
Sağlık mı, Savaş mı? Bir Uçak ve Bir Kanser Hastası Hikayesi
Diyarbakır'ın kavurucu sıcağında, bir onkoloji polikliniğinde yaşananlar, ülkenin sağlık ve savaş arasındaki tercihini gözler önüne seriyor. Evre 4 kanser tanısı almış bir hasta, umut ve çaresizlik arasında gidip gelirken, gökyüzünde savaş uçaklarının uğultusu yükseliyor. Bu durum, bütçe önceliklerinin nereye harcandığı sorusunu akla getiriyor.
Sağlık Hakkı mı, Savaş Harcamaları mı?
Hastaya, yaşam süresini uzatabilecek ve yaşam kalitesini artırabilecek ilaçların varlığı söyleniyor. Ancak bu ilaçlar, devletin geri ödeme listesinde yer almıyor. Hastanın yüzüne düşen gölge, hayat ile ölüm arasındaki çizginin sadece tıbbın değil, cebindeki paranın da belirlediği acı gerçeği yansıtıyor. Pencereden yükselen savaş uçağı sesi, o ilacın parasının belki de tek bir uçuşta harcandığını hatırlatıyor. Eğer bütçe daha çok sağlığa ayrılmış olsaydı, o hasta ve nice benzeri, tedavilerine kavuşabileceklerdi.
- İlaçların geri ödeme listesinde olmaması
- Sağlık bütçesinin yetersizliği
- Savaş harcamalarının önceliği
Bu sahne, sadece bir hastanın değil, ülkenin dört bir yanındaki binlerce hastanın ortak kaderi. Kanserden kalp hastalıklarına, nadir hastalıklardan kronik rahatsızlıklara kadar birçok hasta, ödenmeyen ilaçlar, geciken tedaviler ve çöken sağlık sistemi nedeniyle hayata tutunmaya çalışıyor. Kaynaklar ise yaşamı uzatacak tedavilere değil, silah sanayiye akıyor.
Savaşın Sağlık Üzerindeki Yıkıcı Etkileri
Savaş ve çatışma, sadece cephelerde değil, insanların yaşam alanlarında da derin yaralar açar. Silah sesleri, sağlık hizmetinin sürekliliğini bozar. Yollar kapanır, hastaneler hedef alınır ve tedaviye ihtiyacı olanların bakım akışı kesilir. Savaşın bedeli sadece ölenlerin sayısı ile ölçülmez. Yoksulluk derinleşir, temiz suya ve besine erişim kısıtlanır, salgın hastalıklar yayılır. Travma ve kayıp, kuşaklar boyunca süren ruhsal yaralara dönüşür. Bir toplumun sağlıklı geleceği, barışın güvenli ikliminde yeşerir; çatışma ortamında ise kurumaya mahkûmdur.
- Sağlık hizmetlerinin aksaması
- Yoksulluğun artması
- Ruhsal travmaların yaygınlaşması
Hekimliğin Etik Sorumluluğu ve Barışın Önemi
Hekimler olarak, sağlık hakkının evrensel olduğunu biliyoruz. Bu hakkı korumanın yolu, sadece hastalıkları tedavi etmekten değil, savaşı önlemekten, barışı savunmaktan ve savaşın kök nedenlerini ortadan kaldırmaktan geçer. Barış, sadece savaşın bitmesi değil; bütçenin, emeğin, bilginin ve umudun, yaşamı korumak için seferber edilmesidir. Barış, aynı zamanda halkların eşit ve onurlu bir yaşam sürebilmesidir. Bu ülkenin önünde iki yol var: Ya hayatı tüketen bu kısır döngü sürecek ya da halkların eşit, özgür ve barış içinde yaşayacağı bir gelecek kurulacak.
Sonuç olarak, Diyarbakır'daki o onkoloji polikliniğinde yaşananlar, Türkiye'nin sağlık ve savaş arasındaki tercihlerinin somut bir örneği. Bütçe önceliklerinin yeniden gözden geçirilmesi, sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılması ve barışın tesis edilmesi, halkın sağlığı ve refahı için hayati önem taşıyor. Aksi takdirde, savaş uçaklarının uğultusu, tedavi bekleyen hastaların çığlıklarını bastırmaya devam edecek.